1.28.2010

Le Père Lachaise Mezarlığı : Paris’te zamanın durduğu yer…




Dünya’nın en romantik şehirlerinden biri olan Paris’te her normal insanın tatilde görmesi gereken o güzelim sanat eserleri, kafeler, butikler, pasajlar yerine ben neyi tercih ettim ? Bir mezarlığı mı ??? Evet ☺ Itiraf ediyorum ki ben farklılığı, ilginç olanı seviyorum. Paris’teki son günümü mehşur bir mezarlıkta, yani Le père Lachaise’de geçirdim. Sıcak yaz gününde şehrin bir ucunda bulunan ve Paris’in en büyük mezarlığı olan bu yeri arkadaşlarım Damla ve Öznur’le gezdim.

Garip bir duygu burayi gezmek… Sehrin o gürültülü ve kaos ortamından sonra burası gerçekten de insana huzur veriyor. Etraf sanki bir açık hava müzesi gibi. Bu mezarlığı gezmemin önemli bir sebebi var. Kitaplarda eserlerini okuduğumuz, medyada isimlerini duyduğumuz önemli kişilerin mezarları var burada. Mezarlık o kadar büyük ki…. Elinizde harita olmadan çok çabuk kaybolabilirsiniz. Bu yüzden ilk işimiz büyük haritayı elimize almak ve burada Turk var mı yok mu diye bakmak oldu ve sonunda 3 Turk ismine rastladık : Yılmaz Guney, Ahmet Kaya, Mustafa Aktaş( bu kişinin ünlü olup olmadığını bilmiyoruz ☺.

Girer girmez aslında burayı gezmenin çok da garipsenecek bir durum olmadığını görüyorum. Etraf turist kaynıyor.Herkes elindeki haritayla sanki saklı bir hazine arıyormuş gibi bir o yana bir bu yana mezarlık arıyor ve bizde kendimizi bu rituelle kaptırıyoruz…

O kadar farklı mezarlar var ki burada… En eski stildeki yapılardan en modernine kadar değişik değişik stiller de mezerlıklar var. Ben butun çektiğim fotoları koyamayacağim ama yine de genel bir görünüm için bazı fotoları koymak istiyorum.


Mezun olmus bir grup sosyoloji öğrencisi olarak burada görmek istediğimiz bazı ünlü sosyologların mezarlarını arıyoruz.. Bizi en çok şoka uğratan ünlü Fransız sosyolog, Pierre Bourdieu’nün mezarı. Diğer mezarlara gore abartıdan uzak…çok ama çok yalın bir mezar taşı var Bourdieu’nün. Bu kadar ünlü birinin böyle bir mezarda olması açıkçası bizi etkiliyor.




Elimizden geldiğince ünlü olan kişilerin mezarlarını gezmeye çalışıyoruz. Yer yer girdiğimiz dar ve ıssız sokaklar bizi bu mezarlıkta korkutuyor ve hızlı hızlı yollarda ilerliyoruz…Sonunda Moliere ve La Fontaine ’in mezarlığını buluyoruz ve sessizlik içinde bu iki ünlü yazarın mezarına bakıyoruz…





Buradaki bütün ünlü kişilerin ismini yazmam zor.. ama şunu söyleyebilirim ki, Paris’e geldiğinizde bir kere bile olsa buraya uğrayın.. Insan kendi zaman tünelinde… hatta zamanın durduğu bir anda hissediyor.. Kimileri için garip de olsa burayı sevdim ve huzur buldum.. Insan burada herşeyin dünyada yalan olduğunu, herkesin tek bir sonu olduğu gerçeğini bir daha anımsıyor.


Umarım herkes benim gibi buraya bir gün gider ve buranın büyüsünü, sessizliğini ve ihtişamını bir de yakından görür…

No comments: