7.20.2010

Montreux Jazz Festivali





Sonunda Montreux’de her sene yapılan dünyaca ünlü jazz festivaline gitme şansına eriştim ☺ Yazın lozan’da kalıp kalamayacağım belli olmadığı için önceden bilet alamadım ve bende arkadaşlarımla Festival Off yani ücretsiz konserlere katıldım.
Gerçekten de Isviçre’de Lozan çevresinde gördüğüm en büyük ve bol bol zaman geçirilecek bir festival bu jazz festivali. Yazın Isviçre’de zaman geçmez diye düşünüyordum ama yanılmışım. Montreux jazz festivaliyle başlayan ve Cenevre, Lozan, Nyon’da süren bir çok festival yaz boyunca müzik severlerle buluşuyor. Özellikle de Lozan’da düzenlenen Fete de la Cité cok ama cok guzel bir organizasyon. Yolu yazın buralara düşenlere gerçekten de tavsiye ederim.

Gelelim Montreux jazz festivaline… Bizim Istanbul’daki organize edilen festivallerin aksine genelde Isvicre’de duzenlenen her festivalde herkesin uygun fiyatlarda hatta bedavaya izleyebilecegi bir çok aktivite oluyor. Hal bu olunca ben ve arkadaşlarım Montreux Jazz festivalinde ücretsiz olan bazı konserlere katıldık. Ilk izlediğimiz konser Isviçreli olan « The Raveners » adlı rock grubu. Super eğlenceli olan bu konserde deli gibi dans ettik ☺ Bu konser sonrasında ise sahneye Kolombiyalı “Herencia de Timbiquí” grubu çıktı ve bizi latin müziğiyle büyüledi. Gerçektende performansları çok güzel bir gruptu. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar durmadan deli gibi dans ettik.

Havadan yana da şansımız çok ama çok iyiydi. Bu yaz Lozan ve çevresinde yazı tam anlamıyla yaşadık. Hele yaz akşamlarını bu tip festivallerle zaman geçirmek gerçektende çok hoş oldu.
Festivallere akşam gittiğimiz için çok fazla foto çekemedim ama Montreux hakkında elimde bazı fotograflar var sizinle buradanda paylaşmak isterim…



7.19.2010

Yaz için 2 kitap önerim var !!

Gezdiğim, gördüğüm ve tattığım şeylerden bahsetmeden önce hemen size 2 tane kitap önerisinde bulunacağım.



Birincisi Marc Levy’den « Dostlarım & Aşklarım ». Benim okumaktan bıkmayacağım bir yazar olan Marc Levy bu kitabında eşlerinden ayrılmış olan iki arkadaşın Londra’da başlarından geçen aşklarından, hayatlarından ve maceralarından bahsediyor. Kolay okunan bu kitap bence yaz için güzel bir alternatif.




İkinci kitap ise Elizabeth Gilbert’den “Eat, Love & Pray”. Bu kitap son zamanlarda avrupa ve amerikada çok satılanlar listesinde yer alıyor. Hatta 2010 Ağustos ayında, Amerika’da Julia Roberts’ın baş rolünü oynadığı bir film olarak vizyona girecek ☺ film için ve kitap için ayrıntılı bilgi burada! Bence mutlaka ama mutlaka okunması gereken bir kitap!!

Uzun zaman oldu ama iyi oldu :)





Nerden başlasam neleri anlatsam…

Uzun zamandır kendimi toparlayıp yazmaya başlayamadım.. o kadar cok sey yasadım ve bırcok yer gezip gordüm ki… Neyi anlatsam nereden başlasam bilemiyorum…
Bu sene radikal bir karar alıp bütün yazımı ne olursa olsun Lozan’da geçireceğimi planlıyordum. Ta ki bundan 5 gun önce babam béni arayıp son dakika istanbul’a gelmeye ikna edene kadar. Iyi ki babamın lafını dinleyip son dakika Istanbul için bilet aldım ve kendimi Lozan’ın kavurucu sıcaklarından Istanbul’un sıcaklarına attım =)
Bu yaz artık Lozan’daki maceramın sonuna yaklaşıyorum ya da belki farklı bir dönemin başlangıcına giriyorum.. insanın yaşı ilerledikçe aldıkları kararları ciddileştikçe bir garip oluyor. Öğrencilik hayatımın şu son dönemlerinde yeni hayatım için kararlar almak, ailem ve özel hayatım arasında seçim yapmak beni çok zorluyor... ama bu sene kendi hayatım için radikal kararlar almak ve hayatıma yeni yönler vermek istiyorum ve umarım sonunda beni mutlu edecek, beni yeni yollara ve yeni deneyimlere götürecek olaylarla karşılaşırım..
Neyse ben lafı uzatmadan bu kaybolduğum arada neler yaptığımı anlatmak ve keşfettiğim yeni mekanlardan bahsetmek istiyorum...
Evettt... hazırsanız başlıyorummm....